![](https://istiharenamazi.com/media/images/MOlPCd2llTeh9MR_1738192102.jpg)
Hayat, her anıyla bizlere yeni hazineler sunan eşsiz bir fırsatlar silsilesidir
Bu fırsatları değerlendirerek aydınlık bir yolda ilerlemek veya onları heba edip karanlıkta kaybolmak tamamen insanın kendi tercihlerine bağlıdır. Çünkü insanoğluna, kendisini yüceltecek ya da alçaltacak bu seçim hakkı, şerefli bir emanet olarak bahşedilmiştir.
Öncelikle hayatın kendisi, insana verilen en büyük nimetlerden biridir. Dünyaya gelmek ya da gelmemek, insan suretinde varlık kazanmak elimizde olmayan bir durumdur. Ancak bu hayata anlam katmak ve bu ilahi nimeti hem bu dünyada hem de ahirette mutluluğa dönüştürmek, bizim irademize bırakılmıştır. İşte bu, Yaratıcı'nın insanoğluna sunduğu en büyük hediyedir.
Hayat ve ona dair tüm yetiler, Yaradan’ın koyduğu kanunlar çerçevesinde tanınmalı, anlaşılmalı ve korunmalıdır. İnsan, yaratılış itibarıyla bir mermer gibidir; yontulmamış, şekil almamış bir cevher. Tıpkı bir heykeltıraşın hayalindeki güzelliği mermerin yüzeyine işlediği gibi, insan da kendi ruhunun heykeltıraşıdır. Kendi kabiliyet ve potansiyelini keşfederek, ona ikinci bir anlam katabilir ve vicdanındaki derin hakikati, tüm varlığına yansıtabilir. Bunun için insan, vicdanındaki o sırları okumayı ve hep en güzel, en doğru olanı aramayı hedeflemelidir.
Geçici zaferlerin peşinde koşmak
Yüksek ideallere ulaşmaya çalışmak, küçük hedeflerden ziyade büyük amaçlar uğrunda mücadele etmek, basit düşüncelerle oyalanmak yerine derin fikirlerle meşgul olmak, işte gerçek anlamda yaşamaktır. Ancak, bu ulvi gayelere ulaşamayan, basit düşünceler ve dar hedefler arasında sıkışıp kalanlar, hayatta olsalar bile yaşamış sayılmazlar.
İnsan, Yaradan’ın halifesi olarak bu dünyaya gönderilmiştir. Bu bilinçle hareket edenler, eşya ve olayların derinliklerine inerek her gün yeni keşifler ve eserler ortaya koyar. Bunu yaparken de iradelerinin ve eylemlerinin ardında Hakk’ın sonsuz kudretini hisseder, her nefeste şükranla O’na yönelir.
Bu yüce görevleri yerine getirebilmek için gerekli olan her şey insana önceden verilmiştir. İrade, merak, güzellik aşkı, vicdan, sevgi, akıl ve vahyin aydınlatıcı ışığı insanın yolunu aydınlatır. Tüm bu donanımlarla şereflendirilen insan, yaratılmışların en eşsizi konumundadır. Ancak, bu armağanları değerlendiremeyenler, Yaratıcının halifesi olma makamından uzaklaşarak sefaletin en derin çukuruna düşerler.
Bu bağlamda, hayatın ilk evresi bir nimet
Daha sonrasında ise sorumluluklarımızla şekillendireceğimiz bir imtihan alanıdır. Hayatı, bize bahşedilenleri irade ve bilinçle değerlendirerek zenginleştirmek, ona ebedi bir anlam kazandırmak bizim elimizdedir. Zamanın bereketini doğru kullanarak, hayatımıza yeni boyutlar katmak mümkündür.
Başarı, yalnızca gerekli ilke ve prensiplere sadık kalarak, çalışmayı asla bırakmadan ve çağın gereklerini kavrayarak hareket edenlerin erişebileceği bir zirvedir. Görgüsüz, aceleci ve içinde bulunduğu zamanı anlayamayanların ise bu başarıya ulaşmaları imkânsızdır.
Her günü yeni bir bahar gibi görerek çevresine iyilik ve güzellik tohumları saçanlar, her sabahı bereketli bir hazine kapısı gibi değerlendirip bu fırsatları en iyi şekilde kullananlar, hayatlarını yedi veren bir başak gibi verimli hale getirir ve ruhlarını ölümsüzlüğe ulaştırırlar. İşte gerçek anlamda hayatın sırrı ve bu sırrı çözmenin yolu budur!